TÜRKİYE’NİN KARBON YAKALAMA, KULLANMA VE DEPOLAMA POTANSİYELİ RAPORU YAYINLANDI!
Türkiye 2021 yılında iklim değişikliğiyle mücadele için Paris Anlaşmasını onaylayarak ile uzun dönemde net-sıfır emisyon hedef yılını 2053 olarak açıkladı. Türkiye’de Karbon yakalama, taşıma ve jeolojik depolama süreçlerini düzenleyen bir yasal çerçeve bulunmamasının yanı sıra Çevre Kanunu, baca gazı/karbondioksitin tesislerden yakalanması ve iletimi ile ilgili özel düzenlemeler bulunmamakla birlikte sera gazı emisyonlarının takibi ve karbon ticareti gibi konularda genel hükümler yer almaktadır. ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) Yönetmeliği, ÇED sürecinde uyulacak usul ve esasları düzenlemekte, karbon yakalama ve jeolojik depolama projeleri için özel hükümler içerdiği görülmektedir.
Türkiye'de baca gazı/karbondioksitin tesislerden yakalanması ve iletimi uygulamalarının geliştirilmesi için önemli bir adım oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalara göre; oluşturulacak mevzuatın kurumsal işbölümünü ve paydaşların eylemlerini içermesi gerektiği öngörülmektedir. Temel eylemler olarak altı başlıktan oluşmaktadır. Bu eylemler; KYKD (Karbon Yakalama Kullanma ve Depolama) dağıtımını ekonomik hale getirmek için “yeşil primin” üstesinden gelmek, Anahtar alt yapı geliştirilmesi, İş modeli ve Teknolojik yeniliğe teşvik etmek, Risklerin düzenlenmesi ve yönetilmesi, yüksek yakalama oranları ve depolama performansı sağlamak, KYKD adına uygun bir rol için halk desteği oluşturmak şeklinde sıralanmaktadır.
Türkiye’nin KYKD uygulamalarında, gelişmiş petrol kurtarımını amaçlayan projeler ve jeotermal sahalardaki pilot çalışmalar üzerinde durduğu gözlenmektedir. Türkiye’nin en büyük petrol sahası olan Batı Raman sahasını kapsayan Batı Raman EOR dünyadaki önemli karışmayan CO2 -EOR projelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Gelişmiş petrol kurtarımını amaçlayan bu projede üretim formasyonu yaklaşık 17 km x 4 km boyutlarında doğu-batı uzanımlı antiklinal yapıda Garzan kireçtaşı olarak belirtilmektedir. Yapılan araştırmalarda, devam eden tüm CO2 -EOR projelerinde doğal CO2 kullanıldığı, ancak Afsin-Elbistan enerji santrali ve Sugozu enerji santrali gibi ağır petrol sahalarına yakın büyük endüstriyel CO2 kaynakları bulunduğu belirtilmektedir.
Türkiye’deki jeotermal sahalar, raporlara göre yüksek oranlarda CO2 içerdiğinden Jeotermal akışkan içinde çözünmüş olan CO2 , üretim sonrasında salınmakta ve büyük bir bölümü atmosfere yayılması ile temiz ve çevre dostu olarak kabul edilen jeotermal kaynaklar için finansal, teknik ve sosyal riskler oluşturmaktadır. Jeotermal projeler, karbon ticaretinden gelir elde etme hedeflenmesine karşın, karbon cezası ödeme riski ile karşı karşıya kalınabileceğini göstermektedir.
Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş. Genel Müdürlüğü (BOTAŞ) tarafından yürütülen ham petrol ve doğal gaz boru hattı tesislerinin teknik emniyet ve çevre yönetmeliklerinde, baca gazı/karbondioksitin iletimiyle ilgili özel hükümler yer almamakla birlikte Elektrik Piyasası Kanunu'nda, emisyon ticaretine ilişkin hükümler bulunmaktadır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından belirlenerek gönüllü emisyon ticareti sistemi uygulanmaktadır. Karbon Piyasalarına Hazırlık Ortaklığı (PMR) programı kapsamında, Türkiye'de sera gazı emisyon ticareti sisteminin kurulması ve karbon fiyatlandırma politikalarının değerlendirilmesi için çalışmalar ortaya koyulmaktadır. Karbon yakalama ve depolama uygulamalarının emisyon azaltımı amacıyla kullanılmasına dair hükümler Taslak İklim Değişikliği Kanunu’nda yer almaktadır. Bu mevzuatta yer alan düzenlemeler, Türkiye'de baca gazı/karbondioksitin tesislerden yakalanması ve iletimi uygulamalarının geliştirilmesi için önemli bir adım oluşturmaktadır.
Türkiye’de Potansiyel KYKD salınımları raporlamasına göre; çimento ve demir-çelik sektörlerinde salınımların artmakta olduğu görülmektedir. Termik santrallerde, enerji sektörünün fosil yakıt yoğun olarak kullanılması nedeni ile sera gazı emisyonlarını azaltma için önemli rol oynadığı belirtilmektedir. Diğer tesisler olarak rafineriler açısından değerlendirme yapılarak en uygun yakalama teknolojisinin yenilenebilir amin bazlı solvent ile gerçekleştirilen metot olduğu belirtilmektedir.
Türkiye depolama potansiyeli açısından yapılan çalışmalarda ise yeterli bulunmamakla birlikte halka açık bilgi sınırlı tutulmaktadır. Türkiye’nin yüksek riskli deprem coğrafyasında yer alması KYKD açısından karşılaşacağı sorunlardan biri olarak dikkati çekmektedir.
Avrupa Birliği direktifinin Türkiye'deki mevzuata entegrasyonu “Düşük Karbonlu Kalkınma için Çözümsel Tabanlı Strateji ve Eylem Geliştirilmesi Teknik Yardım Projesi” adı altında çalışmalar yürütülmektedir. Yapılan incelemeler sonucunda, hidrokarbon sahaların CO2 depolama kapasitesi Türkiye’nin CO2 emisyonlarının yakalanması halinde yeterli bir hacim sağlamadığı görülmektedir. Türkiye’de özellikle emisyon kaynaklarının bulunduğu Marmara ve Batı Anadolu Bölgelerinde CO2 depolamak için uygun derin tuzlu su akiferlerinin belirlenmesinin önemi üzerinde durulmaktadır.
Yapılan incelemeler sonucu Türkiye için KYKD teknolojilerinin kısa vadede hayata geçirilebilir bir teknoloji olmadığı, Uzun vadede ise Türkiye 2053 hedeferine ulaşmak için KYKD teknolojilerini kullanmayı tercih edebileceği belirtilmektedir. Ülkede uygulanması için şimdiden yakalama, taşıma, kullanma ve depolamadan oluşan dört ayağın tamamının çalıştırılması ve bunlara ilişkin stratejilerin ortaya konması, yasal bir zemin oluşturulması ve idari çerçevenin belirlemesi gerektiği öngörülmektedir.
Detaylı bilgi almak için bizimle iletişime geçmeyi unutmayın!
0212 807 01 88/ 0532 414 06 64
interfed.com.tr
instagram: interfedproje
Linkedin : İnterfed Yönetim Ve Finansal Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti